Bugün bu köşede iki kupür görüyorsunuz… “Reisicumhur” Gazi Mustafa Kemal’in Cumhuriyet Gazetesi’nin sahibi ve başyazarı Yunus Nadi’ye gönderdiği bir mektubun son sayfasını ve bu mektup ile ilgili haberin başlığını…
Mustafa Kemal, mektubunda CHP’nin, yani o zamanki ismi ile “Cumhuriyet Halk Fırkası”- nın genel başkanı olduğunu, bu kuruluşa tarihî bakımdan bağlı bulunduğunu ve “bu bağın çözülemeyeceğini” söylüyor.
Mektup gazetede 10 Eylül 1930’da, yani Mustafa Kemal cumhurbaşkanı olduğu sırada yayınlanmış…
Mustafa Kemal’in bu mektubu yazma sebebini de kısaca anlatayım:
Türkiye’de çok partili hayata geçişin ilk denemesi olan Serbest Fırka kurulmuş ve Fırka’nın lideri Fethi Okyar, miting yapmak için 5 Eylül 1930’da İzmir’e gitmişti. CHP’nin İzmir teşkilâtı parti binasında daha önce mukabil bir toplantı düzenledi, binanın önüne gelen Serbest Fırka taraftarları Fethi Bey’in lehinde sloganlar attılar ve Halk Fırkası’nın il idarecilerinden Sabri Bey slogan atanlara “Namussuzlar!” diye bağırınca olanlar oldu! CHP binası ile biraz ilerideki Anadolu Matbaası basıldı, polis önce havaya sonra da halka ateş açtı ve 12 yaşındaki bir çocuk ile bir partili hayatını kaybetti!
MEKTUP YAZIP TARAFINI SORDU
Ama, ortada tuhaf bir vaziyet vardı: Reisicumhur’u Halk Partililer de, Serbest Fırka yanlıları da paylaşamıyor ve her iki taraf “Mustafa Kemal bizi destekliyor” diyordu…
Yunus Nadi, bunun üzerine 9 Eylül’de Reisicumhur Mustafa Kemal’e hitaben gazetesinin birinci sayfasından bir açık mektup yayınladı ve “Partiler ezelî ve ebedî şefimiz olarak bildiğimiz zât-ı devletlerini kendilerine mâletmeye çalışıyorlar. Aziz şefimiz, bu işin aslı nedir, lûtfedip bizleri aydınlatsanız” dedi…
Mustafa Kemal’in mektubu ile ilgili haberin başlığı
Mustafa Kemal’in Cumhuriyet’te ertesi gün yeralan mektubu Yunus Nadi’ye cevap idi ve Reisicumhur, mektubunun bir yerinde şöyle diyordu: “…Ben, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın umumî reisiyim. Cumhuriyet Halk Fırkası, Anadolu’ya ilk ayak bastığım andan itibaren teşekkül edip benimle çalışan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin mevlûdudur (yeni doğmuş çocuğudur).
Bu teşekküle tarihen bağlıyım. Bu bağı çözmek için hiçbir sebep ve icap yoktur ve olamaz.
Resmî vazifemin hitâmında (bitiminde) Cumhuriyet Halk Fırkası’nın başında fiilen çalışacağım. Bu noktada tereddüde mahal yoktur.
Benim bu esasî vaziyetim, bir sene nihayetinde hitam bulacak (sona erecek) olan bugünkü muvakkat (geçici) resmî vazifemin bana tahmîl ettiği bîtaraflığı (yüklediği tarafsızlığı) ihlâl edemez”.
Mustafa Kemal’in mektubunun son sahifesi.
ÖNCE BİLİN, SONRA SAVUNUN
Mustafa Kemal’in mektubundaki önemli bir hususu, “Cumhurbaşkanlığı süresini ertesi sene tamamlamasının ardından partinin başında fiilen çalışacağını” söylemesini bir tarafa bırakıyorum, zira şimdi asıl mesele, cumhurbaşkanının partili olması…
Anayasa’da yapılan son değişikliğe tamamen karşı olabilir, hattâ “Çözümün kurucu ayarlara dönmekte yattığını” söyleyenlerin tarafında da yeralabilirsiniz…
Ama “kurucu ayarlar”dan bahsederken bu kavramın ne demek olduğunu bilmeniz ve yerinizi ondan sonra tayin etmeniz gerekir…
Bilmeyenler yahut henüz farketmemiş olanlar için söyleyeyim: “Kurucu ayarlar”ın temeli işte bu sayfada gördüğünüz ve altında Mustafa Kemal’in imzasının bulunduğu kupürlerde sözü edilen sistemdir, yani partili cumhurbaşkanlığıdır…